ALİ ÖZARSLAN


AHLAKİ ÇÖKÜŞ ? 2


1950 yılından bugüne ülkemiz, ABD destekli, sağcı ve muhafazakar olduğunu söyleyen iktidarlar tarafından yönetilmiştir. Emperyalizm destekli bir iktidar olmanın elbette bir karşılığı vardı. Aksi halde iktidar koltuğuna oturamazlardı. Emperyalizm milli devletimizi hiçbir zaman sevmedi. Çünkü pazar olarak görüyordu. Atatürk´le beraber tam bağımsızlığımızı kazandığımız ve savaş zoruyla kabul ettirdiğimiz için pazarımızı ele geçirme şansları yoktu.

Ülkeyi savaşla ele geçiremeyince, ekonomiye el attılar. Adnan Menderes döneminde, en ileri teknoloji sayılan Uçak sanayimiz kapatıldı, Köy Enstitüleri kapatıldı, Traktör Fabrikası kapatıldı. Menderes hükümetinin ülkemizde iktidar koltuğuna oturmasının bedeli.  Ama yetmezdi. Zeytin üretimini azaltmak ve ağaçları söktürmekte te gerekiyordu. Hatta birde uydurma türkü ürettirildi ABD tarafından. Bugün insanların dinleyip göbek attığı ?Zeytin yağlı yiyemem, basmada fistan giyemem...? adlı türkü.

Amerika´nın mısır yağı, margarini satılacak pazar arıyordu. Ayrıca Sümerbank fabrikaları yurdun dört bir yanında insanlara giyecek üretiyordu.

Benzer iktidarlarla bu senaryo genişletilerek sürdürüldü. 1980 yılına geldiğimizde, milli devletimizin yıkılması için iki önemli şey daha yapıldı. 24 Ocak liberal ekonomi karaları ile Kemalist ekonomik sistem yerle bir edilip açıktan fabrikaların özelleştirme adıyla kapatılması ve Ilımlı İslam projesi ile eğitim dinileştirilerek, tarikatların desteklenmesi ve farklı tarikatlarda toplumu parça pinçik etmesiydi. İlk adım olarak gereğinden fazla İmam Hatip Lisesi açıldı. Ardından da köy dernekleri, şehir dernekleri?

Fabrikalar kapatılınca artık ülkede okumuş aydınlanmış insanlara ihtiyaç kalmadı. O zaman çocuklar sadece din eğitimi ile yetişirlerse yeterli olurdu. Öylede oldu. Ülkede Bilim ve bilimsel çalışma yapan kurum da kalmadı. Önemli olan artık sadece islamın şartlarını yerine getirmekti.

Bir yandan pop müzik, tv´lerden beyinlere kazınırken, bir yandan yabancı dizilerle yıllarca insanlarımızın basireti bağlandı. Öyle ki, dizi yüzünden evi yanan insanlar, bir dakikada namazı kıldırıp diziye yetişmeye çalışan imamlar?.  Ülkemiz üretmeyi bırakıp hizmet sektörüne geçmeye başladı.

Bunun için kültüre, ahlaka, bilime, sanata ihtiyaç yoktu. Zaten köy enstitülerinin kapatılmasıyla darbe alan eğitim sistemi 1980´den sonra tamamen ezberci çocuklar yetiştirmeye başladı. Bilim üretmeyeceksen analitik düşünen, sorgulayan, şüphe ile bakan insanlara da ihtiyacın yok demektir. Aralarında birkaç tane bilim insanı çıkarsa eğer, onlarda beyin göçü kervanına katıldılar.

Milli devleti yok etmek için bunlar yetmezdi. Örf ve adetler ile ahlaki değerlerimizin de yok olması gerekirdi.

Bunun için tarikatlarda örgütlenen toplum, yurttaş olmayı bırakıp, şeyhlerin, dervişlerin ve tarikatların kulu olmaya başladı. Bütün geleneklerini, ahlaki değerlerini bir tarafa itip tarikatların kendilerine layık gördüğü gibi yaşamaya ve toplumsal alanları da kendilerine uydurmaya başladılar. Türbanla başlayan kadının kapanıp eve hapsedilme süreci hızlandı. Tarikatların uydurduğu her şeyi dinin gereği budur şeklinde lanse edip, karşı çıkanları da dinsiz yada dine karşıymış gibi gösterdiler.   Önceden sağcı solcu diye bölünen toplum, dinli ve dinsiz diye ayrılmaya başladı. Atatürk´ karşı olanlar dini bütün, savunanlar ise dinsiz kabul edildi.

ABD destekli AKP iktidarı ile devlet kurumlarına sinsice yerleşen tarikatlar, cami ve evler yetmiyormuş gibi kamu alanlarını namaz kılma odaları ile donattılar. Bir gün Mimar Sinan Parkından geçerken 4 gencin bir ağacı kıble yaparak namaz kıldıklarını gördüm. Ama yönleri Doğu´yu gösteriyordu ve 4 adet caminin ortasında duruyorlardı. Mezar taşına göbek sürenler, sahte oruç baba türbesinden medet umanlar? Aslında hepsi adım adım işleyen emperyalizm destekli bir plandı?