Osman Aydoğan


ABD ile Kriz - 13


Ebû Müslim, adı gibi kökeni de esrar perdesiyle örtülüdür. Türk kökenli olduğu söylenir, ancak Fars kökenli olduğu iddiaları da vardır? Siyasi ve askerî faaliyetlerinin yanında Horasan´ın imarı ve kalkınmasında da müspet etkisi olan, Arapça ve Farsça dillerini iyi konuşabilen ve iyi bir eğitimden geçen birisi olarak ve soğukkanlılığı, acımasızlığı, ketumluğu, akıllı ve ileri görüşlülüğü ile tanınır. Hayatı gizem doludur. Tarihte böylesine aktif rol oynayıp, yaşam öyküsü pek bilinmeyen çok az insan vardır. Orta Doğu ve İslam tarihinde Ebû Müslim kadar efsanelere ve spekülasyonlara konu olan başka bir kişilik de yoktur... Köle iken ihtilal önderliğine yükselmesi nedeniyle o bölgedeki her kavim kendisine sahip çıkmış, onu öz evlatlarıymış gibi benimsemişlerdir. Her kavim ?´Ebû Müslim bizdendir´´ iddiasında bulunmuşlar ve adına hikâye, masal, menkıbe ve destanlar yazmışlardır. Ebû Müslim´in en büyük meziyeti örgütçülüğü ve birleştirici özelliğidir. Emevî zulmünden rahatsızlık duyan tüm kesimleri birlik olmaya ikna ederek onları birleştirir. 747 yılında ise tüm Emevîlere karşı olan güçler, onun bayrağı altında toplanır. Merv ve Nişabur kısa süre içinde Ebû Müslim´in eline geçer. Bütün Emevî ordularını yener. Emevî hanedanı ortadan kalkar. Emevî hanedanının ortadan kalkmasında ve Abbasi Devleti´nin kurulmasında önemli katkısı olan Ebû Müslim giderek güç kazanır? Abbasi Devleti´nin kuruluşundan sonra da haksızlıklara ve adaletsizliklere karşı çıkar. Gücü ve adaleti nedeniyle nüfuzunun giderek artması ve devlet yönetiminde etkisinin güçlü hale gelmesi bu sefer de Abbasi yönetimi rahatsız eder. Ebû Müslim´in giderek güçlenmesi, Halife Mansur´u iyice kaygılandırır. Harp meydanlarında yenilemeyen bu büyük komutan bir görüşme bahanesiyle davet edildiği Irak´ta hileyle öldürülür... İşte Ebû Müslim´in en büyük talihsizliği de onun Abbasi hanedanlığı tarafından kullanılmış olmasıdır. Ebû Müslim, Abbasiler lehine Emevî devletini ortadan kaldırmış, Abbasilerin kurulmasına katkı sağlamış, Abbasilere hilafet makamını altın tepsi içinde sunmuş fakat onlar tarafından katledilmekten kurtulamamıştır. Ebû Müslim, Abbasiler tarafından kullanılmış, ancak tarihteki her örnekte olduğu gibi kullanım süresi bitip de tehlikeli olunca da ortadan kaldırılıp çöpe atılmıştır? Ebû Müslim hakkında yazılı eser pek azdır. Ebû Müslim´i roman şeklinde anlatan iki kitap bulunmaktadır; Birincisi Faik Bulut´un ?´Ebû Müslim Horasânî, Bir İhtilalcinin Hikâyesi´´ (Su Yayınları, 1999) isimli kitabı, diğeri ise Corci Zeydan´ın ?´Ebû Muslim Horasânî´´ (Milenyum Yayınları, 2010) isimli kitabıdır. Ebû Müslim hakkındaki diğer bir kaynak kitap da Mesruri Geda´nın ?´Eba Müslüm´ün Tabutu´´ isimli kitabıdır. (Can Yayınları, 1996) Ayrıca Türkolog Prof. Dr. İrene Melikoff´un, 1962´de Fransızca yayınladığı "Türk-İran Epik Geleneği İçinde Horasan Teberdarı Ebû Müslim´´ (Abu Muslim, le "Porte-Hache" du Khorassan dans la tradition épique turco-iranienne) adlı bir kitabı bulunmaktadır. 1969 yılında Tamer Yiğit´in başrolünü oynadığı bir Yeşilcam filmi de vardır; Eba Müslim-i Horasan-i (Kimi bölgelerde Ebû yerine Eba denilir.) Şimdi artık gelelim Ebû Müslim Horasânî´nin o meşhur sözüne? Ancak Ebû Müslim Horasânî´nin birazdan vereceğim o meşhur sözünü de; yazımın girişinde anlattığım Türkiye´nin; AB, Almanya, ABD, İsrail, Suriye, Irak ve Mısır ile olan kavgaları ile; Rusya, İran, Çin, Ermenistan ve Katar ile olan yakınlığı ile; Suudiler, BAE, Azerbaycan, KKTC, Oslo, Barış Süreci, PKK/PYD, Salih Müslim, IKBY (Barzani) ve Türkmenler ile olan ilişkileri ile beraber değerlendirilmeli diye düşünüyorum. Tarihin aktörü ve tanığı Ebû Müslim Horasanî´nin Emevîlerin yıkılışı ile ilgili ve her türlü ittifaklar konusunda bir strateji ilkesi olan o sözü şuydu: ´´Onlar (Emevîler); zararından emin oldukları için dostlarını uzak tuttular. Düşmanlarını kazanmak için yakınlarına aldılar. Yanlarına aldıkları düşmanları dost olmadığı gibi, uzakta tuttukları dostları da düşman oldu. Herkes düşman safında birleşince, yıkılmaları mukadder oldu.´´