Osman Aydoğan


23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı -3-


Basitçe ulus devletin bir tanımını yapacak olursak; ulus devlet, millet (ya da ulus) yalnızca ırk ve menşe birliğinden veya sadece inanç-mezhep birliğinden ibaret bir kavram değildir. Bu sitem içinde dil, kültür, tarih, ülkü birliği, yurt birliği, birlikte yaşama arzusu, siyasi varlıkta birliktelikte, kaderde kıvançta bir olma duygusu ve arzusu vardır. Ulus devletlerde etnik ve dini farklılıklar da olur ve dışlanmaz. Bunun garantisi de demokrasidir. Demokrasi olmasa zaten bu farklılıkların bir arada yaşamaları mümkün olmaz. Çünkü demokrasi ile taçlandırılmayan ulus devlerin sonu ya ırkçı bir faşizme ya da dinci bir faşizme kaymaktadır. İşte bu nedenle Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından ulus devlet olarak kurulan Türkiye Cumhuriyetinin iki temel özelliği vardır. Bunlardan birinci özelliği dışa karşı ´´tam bağımsızlık´´, diğer özelliği ise ´´parlamenter demokrasi´´dir? Bu ikisi olmazsa Gazi Mustafa Kemal Atatürk´ün kurduğu Cumhuriyet olmaz, başka bir cumhuriyet olur, adı cumhuriyet ama başka bir rejim olur... Dünyaca ünlü Fransız anayasa hukuku uzmanı, siyasetçi, siyaset bilimci ve siyaset sosyoloğu Maurice Duverger (1917 - 2014) ´´Siyasi Partiler´´ (Bilgi Yayınevi, 1979) isimli kitabında Türkiye´den ve Atatürk´ten de bahseder. (s. 360-364): Duverger bu kitabında, Atatürk´ün yarattığı anayasada ?Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur? ilkesiyle faşist rejimlerde her gün rastlanan otorite söyleminin yerini Kemalist Türkiye´de ?demokrasi söylemi?nin aldığını söyler. Bu da, tam olarak siyasal demokrasinin ilkelerini içermektedir. Duverger´e göre, Faşist rejimlerde her gün rastlanan otorite savunusunun yerini, Kemalist Türkiye´de demokrasi savunusu almıştır. Duverger´in yanında birçok başka çağdaş siyasal bilimciler de, benzer gerekçelerle, Kemalist siyasî rejime ?gizil (potansiyel) demokrasi? sıfatlarını yakıştırmışlardır. İşte bu nedenle 23 Nisan 1920´de egemenliği sultandan alıp kendinde toplayan Büyük Millet Meclisi de bu demokrasi adımının taçlandığı ve ete kemiğe büründüğü bir kurumdu. Çünkü Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk biliyordu ki meclisini dışlayan, parlamenter demokrasi ile taçlandırılmayan ulus devletlerinin sonu ya ırkçı bir faşizme ya da dinci bir faşizme kaymaktadır. Günümüzde ?´ulus devlet´´ eleştirisi yapanlara karşı şu kısaca ve özet olarak düşünceler ileri sürülebilir: - 20. yüzyılın başlarında bir ulus devlet kurmak çağdaş, ilerici, devrimci bir tercih, bir yönelimdi. - Girişte anlattığım gibi tarihi süreç içerisinde kıta Avrupa´sında bile demokrasiye geçiş ancak ve ancak imparatorlukların dağılıp ulus devletlerin kuruluşundan yaklaşık yüz yıl sonra gerçekleşmişlerdir.