Özer, ?Söz konusu vatansa gerisi teferruattır? denilerek başlatılan, yokluğun varlığa, teslimiyetin direnişe, yok oluşun yeniden dirilişe dönüştüğü tarihin en büyük direnişinin 100´üncü yılındayız? Osmanlı Paşası Mustafa Kemal´i, Türkiye Cumhuriyeti´nin kurucusu Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK´e götüren o büyük yürüyüşün 100´üncü yılındayız? Ve biliyoruz ki, hala yolun başındayız?
Gidilecek çok yolumuz var. Çünkü, Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919´da Samsun´a ayak bastığında nasıl işgal kuvvetlerinden önce harekete geçen yerli işbirlikçiler o günden bugün hiç durmadı, her fırsatta Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve onun aydınlık çizgisine karşı savaş açtıysa ve açmaya devam ediyorlarsa bizim de gidilecek daha çok yolumuz var.
Evet, çok aydınlık bir tablo ile karşı karşıya değiliz.
Demokrasiyi zamanı geldiğinde inilecek bir tren zannedeler, milyonların iradesini gasp ediyor.
Düşünene, sorgulayana, biat etmeyene düşman bir zihniyet, toplumu kutuplaştırıp, ülkeyi ortaçağ karanlığına sürüklemek istiyor. Aydınlık Türkiye her gün kan kaybediyor. Ama umutsuz da değiliz.
Çünkü biliyoruz ki, İstiklal ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetindeyiz ve vazifeye atılma için içinde bulunduğumuz vaziyetin imkan ve şeraitini düşünemeyiz.
Evet içinde bulunduğumuz imkan ve şerait, çok namüsait bir mahiyettedir.
İktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebiliyorlar. Millet yokluk ve yoksulluk içinde fakrü zaruret içinde harap ve bitap?
Ve bizim bir görevimiz var: Bu görevimiz; Türk istiklal ve Cumhuriyeti´ni kurtarmaktır. Biz bu görevi Türkiye Cumhuriyeti´nin ve partimizin kurucusu Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK´ten aldık.
Ve ondan aldığımız güç ve kararlılıkla Türkiye´yi karanlığa teslim etmeyeceğiz.
Umutluyuz. Biliyoruz, bu karanlık günlerin de sonu gelecek.
Umutluyuz . Biliyoruz ki, Her Şey Çok Güzel Olacak? dedi. (kurum Bülteni)