Sağlık ve sosyal hizmet emekçi sayısındaki yetersizlik sınıra dayanmıştır

Sağlık ve sosyal hizmet emekçi sayısındaki yetersizlik sınıra dayanmıştır

Sağlık ve sosyal hizmet emekçi sayısındaki yetersizlik sınıra dayanmıştır

SİSTEM ÇOKTANDIR ALARM VERİYOR, İKTİDAR GÖRMEZDEN GELİYOR, SAĞLIK EMEKÇİLERİ TÜKENİYOR SAĞLIK VE SOSYAL HİZMET EMEKÇİLERİNİN TAMAMI KADROYA ALINMALI, OECD ORTALAMALARINA ULAŞACAK ŞEKİLDE GÜVENCELİ İSTİHDAM SAĞLANMALIDIR

Covid-19 salgınının geldiği nokta, sağlık emek ve meslek örgütleri tarafından açıklanan vaka sayıları, sağlık emekçilerinin ve hizmet alanların her gün her dakika yaşadığı ve aktardığı sorunlar salgının artık kontrol edilemediğine işaret etmektedir. Test- temaslı- tedavi algoritmalarının bilimsel yaklaşımlarla uyuşmayacak şekilde değiştirilmesi; sağlık ve sosyal hizmet emekçilerini korumaktan fersah fersah uzak sağlık ve sosyal hizmet politikaları, salgın kontrolü için alınması gereken önlemlerin ısrarla hayata geçirilmemesi salgının sonraki süreçleri için ise kaygılarımızı çok daha artırmaktadır. Bu durum, tabii ki sendikamıza düşen sorumlulukları da artırmaktadır.

Sağlık ve sosyal hizmet emekçi sayısındaki yetersizlik sınıra dayanmıştır

Sağlık alanındaki salgın hizmetleri sağlık emekçilerinin olağanüstü çalışmaları ile gerçekleşmektedir. Sağlıkta dönüşüm programının bir yansıması olarak sağlık hizmetleri zaten yıllardır en az çalışanla yürütülmeye çalışılmaktadır. "Normal" dönemler için bile çok yetersiz olan sağlık emekçi sayısı, OEDC ortalamalarının çok altındadır. Örnek vermek gerekirse 100 bin kişiye düşen hekim sayısı OECD ortalamasında 348 iken Türkiye’de 100 bin kişiye düşen hekim sayısı 187’dir. Yani neredeyse yarısı kadardır. Başka bir örnek verecek olursak 100 bin kişiye düşen Ebe-hemşire sayısının OECD ortalaması 938 iken Türkiye’de 100 bin kişiye düşen ebe hemşire sayısı 301 yani 1/3 oranındadır. Normal zamanda bile sürdürülemez olan bu durum, pandemi gibi çok daha özgün ihtiyaçları barındıran bir ortamda ihtiyacı da daha fazla artırmaktadır. Sağlık emekçilerinin korunabilmesi, hizmetlerin doğru şekilde planlanabilmesi için salgının ilk gününden itibaren sağlık emekçi sayısının artırılması gerektiğini ifade ediyoruz. Ancak, sağlıkta dönüşüm programından, daha az emekçiyi daha çok çalıştırıp sömürüyü artırma politikalarından bir adım geri adım atmak istemeyen iktidar, mevcut sağlık emekçilerine yüklenmekte ısrar etmiş; çözüm olmayan komik rakamlardaki atamaların ilerisine gitmemiştir. Bugün sağlık emekçilerinin birçok sorunu da bu politika ile doğrudan bağlantılıdır. Sağlık emekçi sayısını yeterli oranda artırmamak demek:

 

- Sağlık emekçilerini uzun saatler, arka arkaya, yorgun şekilde çalıştırmak; salgın döneminin gereksinimi olan dinlenme olanaklarının artırılması, mesai saatlerinin kısaltılması, 24 saat çalışmanın kaldırılması gibi önlemleri uygulanamaz hale getirilmesi demektir.

- Yıllık izinlerinin kaldırılması demektir. - Sağlık emekçilerine test yapılmaması demektir. Az test demek, enfekte sağlık emekçilerinin o kadar az tespit edilmesi demektir.

-Temaslı sağlık emekçilerinin, hatta pozitif sağlık emekçilerinin çalıştırılması demektir. - İdari izinli sayılması gereken, risk gurubu sağlık emekçilerinin canları pahasına çalıştırılması demektir.

- Hamile olup enfekte olan sağlık emekçisinin yerine yine bir hamile sağlık emekçisi koymak demektir. -Sağlık emekçilerinin açık kapatmak için bir gün oraya, bir gün buraya güvensiz şekilde görevlendirilmesi, salgının yayılım riskini de artırmak demektir.

-Yani, ne olursan ol, yeter ki çalış denmektedir. (kurum haberi)