“Korona virüsü, geçtiğimiz yıllarda ortaya çıkan SARS virüsü ile büyük oranda benzerlik gösteriyor”
Geçtiğimiz günlerde Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve hayati tehlikelere sebep olan Korona virüsü ile ilgili bilgiler veren Acıbadem Kayseri Hastanesi Kulak Burun Boğaz Doktoru Doç. Dr. Murat Doğan, “Korona virüsü, geçtiğimiz yıllarda ortaya çıkan SARS virüsü ile büyük oranda benzerlik göstermektedir” dedi.
Virüsün daha önce ortaya çıkan SARS virüsü ile aşırı benzerliği olduğu fakat değişim göstererek insandan insana geçtiğini söyleyen Doç. Dr. Murat Doğan, “Korona yani daha medyatik ismi ile gizemli virüs, Çin’in belli bölgelerinde ortaya çıkan gribal salgınların sebebidir. Aslında bilinmedik bir virüs değil, geçtiğimiz yıllarda ortaya çıkan SARS virüsü ile ciddi oranda benzerlik gösterdiği bir virüstür. Bulaşma yöntemi hayvandan insana olmakla birlikte, son dönemlerde virüsün şekil değiştirerek, insandan insana bulaşma gösterdiğini de vurguluyoruz. Sosyal medyada yarasaların buna son derece sebep olduğu ile ilgili bilgiler olsa da, Çin’de özellikle deniz ürünlerinin toptan satıldığı bölgelerde ortaya çıkmış olması, bir anlamda yol gösterici de olabilir. Korona virüs enfeksiyonu, aslında çok da farklı bir yapıya sahip değil, gribal enfeksiyonlara benzer şikayetlerle kendini belli ediyor. Bunlar da boğaz ağrısı, öksürük, baş ağrısı, karın ağrısı, bulantı, kusma, eklem ağrıları ve hastalarda ciddi halsizlikle kendini belli ediyor. Çocuklarda, yaşlılarda ve özellikle vücut savunmasının düşük olduğu kanser hastaları, kemoterapi hastaları, böbrek yetmezliği olan hastalarda biraz daha ciddi semptomlara neden olarak nefes darlığı, ateş ve bunun üzerine akciğer enfeksiyonlarının bilinmesi ile ciddi hayati tehlikeye neden olabiliyor” dedi.
Doğan, hastalığın net bir tanısı olmadığını fakat yapılan çalışmalarla tedavisinin bulunabileceğini söyleyerek sözlerine şu şekilde devam etti:
“Hastalığın henüz net bir şekilde ortaya koyulmuş bir tanı yöntemi yok ama virüs olduğu için, geçtiğimiz haftalarda ortaya virüsün izolasyonu ile ilgili bir takım laboratuvar yöntemlerinin ortaya çıktığını biliyoruz. Dolayısıyla bu bize hastalığın ileride oluşabilecek yöntemlerle tedavisinin ve hatta aşısının ortaya çıkma ihtimalinin yüksek olduğunu gösteriyor. Tedavisine baktığımızda aslında klasik gribal enfeksiyon tedavisinden çok da farklı değil. Yapılması gereken şeyler elbette ki vücut direncini arttırıcı beslenme, ciddi istirahat, bol sıvı tüketimi gibi. Bunun dışında hastalıktan korunma yöntemleri çok önemli. Hastalığa bulaşan kişilerden mümkün mertebe uzak kalınmalı, toplu yaşam ortamlarından AVM’lerde, özellikle okullarda toplu yaşam alanlarından bu hastaların mümkün mertebe izolasyonunun sağlanması, merdivenler, kapı kolları gibi virüsün uzun süre hayatta kalabileceği materyallere dokunduktan sonra ellerin yıkanması ve bunun alışkanlık haline getirilmesi, kullan at mendillerin kullanımının yaygınlaştırılması ile nispeten korunma sağlanabilir. İlerleyen dönemlerinde gerekirse, risk altındaki kişilerin hastanelere yatırılıp, hekim tarafından tedavinin planlanması ile bu hastalıklardan kurtulmak mümkün olacaktır. Aşılama için ciddi anlamda çalışmalar vardır ama şu an için ülkemizde bu risk olmadığı için, aşılama çok gündemde değildir. Seyahat önemli olabilir bu anlamda ve ülkemize yapılacak seyahatler izlenmeli hatta ülkemizden Çin’e yapılacak seyahatlerde de yolcuların daha dikkatli davranmaları gerekmektedir.” (İHA)