ERÜ Edebiyat Fakültesi Konferans Salonundan gerçekleştirilen konferansın konuşmacısı, İstanbul Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Okumuş oldu. Bazılarına göre ?20´inci yüzyılın Kant´ı´ şeklinde tanımlanan Habermas´ın, kamusal ve küresel tartışmalara halen daha müdahil olan ve ?yurttaş filozof´ olarak tanımlanabilecek bir düşünür olduğunu dile getiren Doç. Dr. Okumuş, filozofun son yüzyılın modernlik tartışmalarındaki en önemli isimlerden biri olduğuna dikkat çekti.
Modernlik hala bitmemiş bir proje
Modernliğin halen bitmemiş bir proje olduğunu savunan Habermas´ın, modernliğin ürettiği patolojilere ve naif modernite güzellemelerine karşı ölçülü bir yaklaşımı olduğunu dile getiren Doç. Dr. Okumuş, ?O, modernliğin toptancı eleştirilerine karşı çıkan, modernliği baştan ayağa bir yıkım olarak gören tenkitlere karşı duran ama naif modernlik güzellemelerine karşı da uyanık olmayı öneren bir filozof. Modernliğin bitmemiş bir proje olduğunu, içinde hala tüketilmemiş potansiyeller taşıdığını söyleyen bir düşünür. Habermas, söz konusu toptancı eleştirilerin bireyi ya da toplumu bir felsefi ve politik çıkmaza sürüklediğini söyler. Ona göre her yan karanlığa gömülmüşse siz de göremezsiniz. Eğer tahakküm ilişkileri, araçsal akıl her yana sirayet etmişse, bundan azade bir nokta görülemiyorsa, bu tespiti yapanın da tespiti sorgulama altında kalır. Bu topyekûn eleştiriler, eleştiri imkanını da ortadan kaldırır. Eleştiri için en azından küçük de olsa aydınlık bir noktanın kalmış olması gerekir ona göre? diye konuştu.
Sosyal medya tartışmaları, Habermas´ın ?kamusal alan´ tartışmalarının uzantısı
Filozofa göre, ?bitmemiş proje´ olarak tanımladığı modernliğin izlerini bulmak için, kendi görüşlerini de çok meşhur eden ?kamusal alan´a bakılması gerektiğini kaydeden Doç. Dr. Okumuş, ?kamusal alan´ tartışmalarının günümüzün sosyal medya tartışmalarına kadar uzandığını ifade etti. Doç. Dr. Okumuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
?18´inci yüzyıldan başlamak üzere, düşünen, tartışan, okuyan ve bunların karşılığını toplumda da görmek isteyen yeni bir kamu ortaya çıkıyor; kafelerde, salonlarda, basın yayın organlarında bir araya gelen, eleştirelliğe daha müsait bir ortam oluşturan yeni bir aydın tipi bu. Daha önceki yüzyıllardaki entelektüelleri sosyologlar tasnif ederken ?literati´ der, bunlar büyük ölçüde bürokrat ve devlete bağlı olarak iş görürler. Ama bu yeni tip entelektüel yazdıklarıyla, ürettikleriyle, eserleriyle de geçinebilen, eserlerinin alıcısı olan bir kamuya hitap eden ve hayatını bu şekilde de idame ettiren bir aydın tipi. Habermas, işte bu alanda henüz projesi bitmemiş olan modernliğin potansiyellerinin parıldadığını söylüyor. Bu kamusal alan zor araçlarının, baskının, şiddetin görece ortadan kalktığı, eşit, katılıma dayalı, eleştirel ve en iyi argümanı bulmak üzere insanların yarıştırdığı bir ortam. Habermas´ın buna yönelik meşhur tarifi de, ?en iyi argümanın zorlayıcı olmayan zoru´ şeklindedir. Dolayısıyla Habermas, bitmemiş bir proje olan modernliğin izlerinin kamusal alanda bulunabileceğini söyleyecektir. Bu tartışma bugünkü sosyal medya tartışmalarına kadar izi sürülebilecek bir tartışmadır. Seksenlerde doğrudan demokrasinin internet üzerinden sağlanabileceğine dair, e-demokrasi, teledemokrasi gibi bir ütopya oluştu. Arap Baharında sosyal medyanın devrimci rolü üzerine yazılar yazıldı ama en nihayet sanki Habermas´ın söylediği kamusal alanın parıldayıp tekrar çökmesi gibi, o parıldayıp çöküşü birkaç kez yaşamış olduk. Son dönem Osmanlı modernleşmesine dair tartışmalarda da bunların izleri görünür. Osmanlının son dönemlerinde kafeler, kahvehaneler, bazı paşaların konaklarında, saraylarında, bilim cemiyetlerinde sanki benzer bir kamusal alan ortaya çıktı. Dolayısıyla Habermas, modernliği bu şekilde kurtulacağı fikrini savunur.?
?İletişimsel eylem´ düşüncesinde ?araçsal aklı´ sorguladı
Habermas´ın Frankfurt Okulundan uzaklaşmasının, ?eleştirinin ideal formu nedir?´ tartışmalarını açtığını belirten Doç. Dr. Okumuş, ?Sonuçta Habermas bu tartışmada Okulun diğer temsilcilerine muhalif olarak şunu söyler bize: sorun araçsal aklın teknik ya da doğayla ilişki içinde olması değil; her alana sirayet etme temayülünde olmasıdır. Sorun bir rasyonalite fazlası değil, eksikliğidir. O, araçsal aklın yanı sıra aklın farklı formlarının geliştirilmesi gerektiğini savundu. Habermas bu yanıtıyla araçsal olmayan bir etkileşim biçimi mümkün mü sorusunun peşinden gitmiştir. Bu, Habermas´ın ?iletişimsel eylem´ programına ilerlemek için sorduğu temel soru. Özelikle doğayla ilişkimizde araçsal bir kapasite geliştiririz, doğayı dönüştürürüz. Ama bu insanın yegane eyleme biçimi değildir, insan bir de dil üzerinden etkileşim kurar ki, bu araçsal aklın dışındadır düşüncelerini savundu? ifadelerini kullandı. (İHA)