Son 17 yıl içerisinde 4 kere yargı reformu yapıldığını söyleyen Ali Kızılay, tutuklamanın istisnai ve tutuksuz yargılanmanın asıl karar olmasına karşı ülkemizde bunun tam tersi olduğunu belirtti. Ayrıca kamu davaların açılmasında 2 yılın uzun bir süre olduğunu ifade eden Kızılay, reformların uygulamadan kaynaklı olduğunu ve bu şekilde daha çok yargı reformu görebileceğimizi söyledi.
Yeni yargı reformu paketinin daha önceki reformların daha kapsamlı olarak devamı niteliğinde olduğunu söyleyen Avukat Ali Kızılay, ?Yargı reformunu kısaca anlatacak olursak yargıda yapılacak iyileştirmeler ve düzenlemeler denilebilir. Yeni yargı reformu paketi sayın Cumhurbaşkanımız tarafından 30 Mayıs 2019 itibariyle açıklandı. Burada yargı reformunun vizyonu olarak da güven veren ve erişilebilir adalet sistemi vizyonu ile öne sürüldü yeni yargı reformu paketi. Bu paket aslında birçok düzenleme içeriyor ama 9 ana başlık altında açıklandı. Burada da uzun tutukluluk sürelerinden tutun da Hukuk Fakültelerinin süre ve sayılarıyla ilgili, icradaki çocukla ilgili gündemde olan konularla ilgili düzenlemeler içermektedir. Bu yeni paket aslında 2002, 2006 ve 2015 yılında yapılan yargıdaki revizyonların devamı niteliğinde ama daha kapsamlı bir paket göz önüne getirebilirsiniz. Paketi değerlendirecek olursak, gündemde olan konularda ve özellikle basın özgürlüğü konusunda çok geniş düzenlemeler içeriyor. Bunun haricinde tutuklamayla ilgili sürelerin kısaltılması ve uygulamadaki yerini değiştirecek düzenlemeler içeriyor. Yani öncekilere göre daha fazlası olan ama olumlu bir paket diyebiliriz? dedi
Yargıdaki sıkıntının uygulamadan kaynaklı olduğunu ve vatandaşın da yargıya olan güveninin neredeyse hiç kalmadığını belirten Kızılay, ?Bizim şöyle bir sıkıntımız var, 2002 yılından beri yargıda bununla birlikte 4-5 tane revizyon geçirdik. Yapılan düzenlemelerle birlikte Avrupa Birliği uyum çerçevesi içerisinde, yargıyı genişletebilecek ve iyileştirebilecek düzenlemeler yapıldı. Bizim buradaki temel sıkıntımız bunların uygulanması. Bizim yargıda ve özellikle ceza hukukunda temel olarak gördüğümüz şey, tutuklama tedbiri ve uygulanması. Gerek anayasamızda ve gerekse de ceza kanunumuzda taraf olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde, tutuklamanın aslında tedbir olduğu düzenlenmiş durumdadır. Burada tedbir dediğimizde aslında istisnai. Tutuklama istisnai bir durumdur tutuksuz yargılama asıl durumdur. Fakat ülkemizdeki yargılamada tam tersi oluyor ve bu bizi de vatandaş karşısında zor duruma düşürmektedir çünkü vatandaşın yargıya olan güveni neredeyse yok denecek kadar az şu anda? ifadelerini kullandı.
Ali Kızılay, uygulamadan kaynaklı sorunlarla beraber savcıların soruşturmadan sonra delilleri topladıkları için uzun bir mahkeme süreci olduğunu ve bu şekilde reformların devamının geleceğini söyleyerek sözlerini şu şekilde tamamladı:
?Normalde yargı reformları yaptığınız zaman, kısa vadede yeni reformlara ihtiyaç duymazsınız. Fakat ülkemizde uygulamadan kaynaklı sorunlardan dolayı reformlara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu bir yandan ülkemizdeki uygulama sorunu diğer yandan Avrupa Birliği´nin yargıda iyileştirme tavsiyeleri bunu gerekli kılıyor. Bu nedenle biz de sürekli olarak yargıda reformlarla birlikte iyileştirmelere gidiyoruz ama yaptığımız reformların hiç birini tam anlamıyla uyguladığımızı söyleyemeyiz. Bundan önceki revizyonlarda da ifade özgürlüğü ve tutuklamalara ilişkin düzenlemeler vardı fakat bunlar uygulanmadığı için, yıl oldu 2019 biz hala aynı konuları konuşuyoruz. Mesela yeni pakette sorgulama aşamasında tutukluluk süresi 2 yıla düşürülmüş durumda. Yani devlet şunu söylüyor, benim kamu davasını açmak için 2 yıla ihtiyacım var demek istiyor. Bunun yerine bu süreyi daha da kısaltıp, soruşturmaya başlanması için somut delillerin toplanmasını gerekli kılmalıyız. Savcılarımız maalesef soruşturmayı açtıktan sonra, delilleri topladıkları için bu tür uzun sürelere ihtiyaç duyulmaktadır. Bunun tersi yapılmadığı sürece yıl değil 2023, 2053 de olsa biz yeni yargı reformlarına ihtiyaç duyacağız? (İHA)