Akgün Ergül: “Sıcaklarda görülen LSD hastalığına erken müdahale edilmezse hayvan imha ediliyor”

Akgün Ergül: “Sıcaklarda görülen LSD hastalığına erken müdahale edilmezse hayvan imha ediliyor”

Akgün Ergül: “Sıcaklarda görülen LSD hastalığına erken müdahale edilmezse hayvan imha ediliyor”

Akgün Ergül: “Sıcaklarda görülen LSD hastalığına erken müdahale edilmezse hayvan imha ediliyor”
- Kayseri Veteriner Hekimler Odası Başkanı Akgün Ergül:
- “Sıcak havalarda susuz kalan hayvanlar yaşam faaliyetlerine devam edemiyorlar”
Sıcak havaların hayvanlar üzerindeki etkisi konusunda bilgiler veren Kayseri Veteriner Hekimler Odası Başkanı Akgün Ergül, “Sıcaklarda görülen LSD hastalığına erken müdahale edilmezse hayvan imha ediliyor” dedi.
Sıcak havalarda belediyelerin su ve mama kaplarının yeterli olamayabileceğini ve vatandaşların da kapılarına su koyması gerektiğini söyleyen Akgün Ergül, “Yoğun bir sıcak hava ile karşı karşıyayız. Malum yaz aylarında ve 8. ayda havaların sıcak olmasıyla birlikte dışarıda yaşayan sokak hayvanlarının da suya ihtiyacı var. Daha doğrusu su, tüm canlıların yaşam hücrelerinin temel yapı taşıdır. Canlıların vücudunun yüzde 60’a yakın kısmı sudan oluşmaktadır. Böyle olunca da havaların sıcak olmasından dolayı vücuttaki terleme ile birlikte oluşan su kaybını bir şekilde dengelememiz lazım. Özellikle Sokak hayvanlarımda aynı kışın olduğu gibi soğulta suların dönüp içermedikleri gibi Yaz aylarında Özellikle bu aylarda suların buharlaşmasıyla beraber sokak hayvanlarının da su bulamama gibi bir problemleri oluşuyor. Bunun için hayvanlar su ihtiyaçlarını karşılayamıyor ve bitkin düştüklerinden terlemeyle de birlikte hayvanlar olumsuz etkileniyor Bunun için özellikle vatandaşlarımız gerek şehir merkezlerinde gerekse de kırsal kesimlerde kiler evlerinin önlerine kaplarda su koyarlarsa, bu doğadaki yabani hayvanlardan tutun da sokak hayvanlarına kadar hepsi bu su ihtiyaçlarını bir şekilde karşılamış olurlar. Tabi bunun haricinde kuşlar da var. onların da suya ihtiyaçları var. Bunun için balkonlarımıza olsun koyduğumuz zaman suluklarımızı falan, bir kabın içine bile koyduğumuz zaman kuşlar gelip sularını içebilecektir. Bunun için vatandaşlarımızın burada duyarlı olmasını tavsiye ediyorum ben. Belediyelerin bir çok noktada mama ve su kapları bulunmakta ama bunlar belki yeterli olmayabilir. Yaz aylarında hayvanlar susuz kaldıkları için, kendilerini temizlemeyi bırakın normal yaşam faaliyetlerine devam edemiyorlar. Halsiz ve bitap bir şekilde bu sefer de metaboliksel daha değişik hastalıklara yakalanıyorlar. Mesela bir büyükbaş besi hayvanının günlük 50 - 55 litre su içmesi lazım. Bunu bir süt ineğine düşünecek olursak, günde 25-30 litre süt veren bir ineğin minimum 100-110 litre su içmesi gerekiyor. Bu su ihtiyacını karşılayamazsanız, diğer hayvanlarda olduğu gibi süt veriminde olumsuz etkiler olacaktır. Onun için bu konu çok önemli” dedi.
Ergül, yaz aylarında büyükbaş hayvanlara sineklerden bulaşan LSD hastalığına erkenden aşılarının yapılmaması halinde mecburi imha uygulandığını söyleyerek, sözlerine şu şekilde devam etti:
“Yaz aylarında LSD dediğimiz sığır çiçeği hastalığı, özellikle sineklerin artması ile birlikte ortaya çıkıyor çünkü burada taşıyıcı türü sinekler oluşturmaktadır. Yazın sinekler çıkmaya başladığında bu hastalıkta artabilmekte. Zaten bundan 4-5 sene önce de tüm ülkede görülmüştü bu hastalık. Sağlık açısından şu an Tarım Bakanlığımızın aşılama programları bulunmakta ve geçtiğimiz aylarda da devletimiz bununla ilgili aşılama yapmış bulundu havalar ısınmadan, sinekler çıkmadan. Bundan korunmak için, çiftliklerimizde gübre çukurları var ise buralar düzenli ilaçlanmalı çünkü sineklerin gireceği ortamlar. Hem larvaya karşı hem de erginlerine karşı yetiştiricilerimiz özellikle gübre çukurlarını ilaçlayarak, sinek popülasyonunu ne kadar azaltırlarsa, hastalığın yayılmasını da azaltmış olurlar. Burada ikinci bir önermemiz de hayvanların bu çiçek hastalığına karşı hayvanların aşılanması. Eğer ki programlı aşılama dönemini geçirmiş yetiştiriciler varsa, özel kliniklerimize müracaat ettiklerinde aynı şartlar altında aşılamalarını yaptırabilirler. Burada en önemli kısım hastalığa karşı koruyucu aşılamadır. Bu viral bir hastalığın aşağı yukarı 10 gün gibi bir kuluçka dönemi var. Bu dönemden sonra fiziksel olarak belirtiler gösteriyor ve dışarıya vuruyor. Hayvanların vücudunda ceviz tanesi büyüklüğünde kızarıklıklar ve şişlikler şekillenmekte. Bu bariz bir şekilde belli olduğu için, fiziksel olarak da gözlemlenebilir. Bu hastalığın son evresi olmuş oluyor ve yapacak bir şey kalmıyor. Ekonomik de bir verim kaybı oluyor çünkü hastalığı atlatmış hayvanlarda bile geriye dönüş pek şekillenmiyor. Süt verimi düşüyor. Gebe inekler yavru atıyorlar. Besi hayvanlarında özellikle aşırı bir kilo kaybı gibi bir durum şekilleniyor. Böyle olunca da şartlı kesim veya imha gibi durumlar oluyor hayvanlarda. Hem ekonomik sorun hem de milli bir servetimiz yok oluyor. Bundan kurtulmanın en güzel yolu, hastalığa yakalanmadan önce hayvanların aşılanmasıdır.” (İHA)